Goodreads Puanı:
Orijinal Adı:The Selection
Sayfa Sayısı: 304
Baskı Yılı: 2013
Çeviri: Derya İmer Aydınlık
Yayınevi: Dex Yayınevi
Bir prens nasıl tavlanır?
Illéa ülkesinde tüm genç kızlar doğdukları günden beri sınıf atlamanın peşinde. Paha biçilmez mücevherlere, göz alıcı elbiselere ancak bu şekilde sahip olabilecekler. Bunun için tek bir şansları var: SEÇİM. Kıyasıya bir mücadeleyle geçen Seçimi kazanmanın tek yolu Prens Maxon'ı kendine âşık etmek.
America içinse Seçim, bir kâbustan farksız. Bu yarışa girmeyi kabul ederse, kendisinden aşağı sınıftan olduğu için herkesten gizlediği aşkı Aspeni arkasında bırakmak zorunda kalacak. Öte yandan bu, ailesinin tek kurtuluş şansı.
America saraya adım atar atmaz, kendini esrarengiz bir dünyanın içinde bulacak. Saray hiç de dışarıdan göründüğü gibi olmayacak.
35 kızın katıldığı vahşi bir yarış nasıl kazanılır?
Kitap
tam bir hayal kırıklığıydı. Kitabın adı bu kadar çok 'Açlık Oyunları'
ile bir arada kullanılınca tam anlamıyla o tarz birşey beklemiştim.
Ayrıca kitap çok boştu, yani kelime anlamıyla bildiğimiz boştu işte!
Kitapta elle tutulur, devamını okumak için cam simidi gibi canla
sarılcağınız, o 300 sayfacığı gözünüzde büyütmemizi sağlayacak tek bir
şey buldum mu? Cevabım kocaman bir HAYIR! Kesinlikle sadece zaman
geçirmek için okunacak bir tarzda kitap. Karşımda ne hayallerinizi
süsleyecek kadar olağanüstü bir prens, ne de o şatafatlı ama bir o kadar da entrika dolu saray hayatı nede ahh işte benim kızım
aferin sana diyebilceğiniz bir kız vardı! Prens, America, Aspen... Hepsi
başlı başına bir hata..
Prens zaten aşkta hiç tecrübesi olmayan biri. Aşk romanlarında okumaya alışık olduğumuz o sert görünümlü fakat aslında çok duygusal olan erkeklerden olabildiğince uzakta bir karaktere sahip. Prensi hiç sevmedim yani.. Zaten akılda kalıcı bir tasvirini bile yapamamıştı yazar. Kitap bittikten sonra Prens hakkında aklımda kalıcı tek şey 'çok pasif biri' olduğuydu.
America desen o, o nasıl bir
kız ben çözemedim bir türlü! Aspen'i seviyor mu? Yoksa sırf ona
sinirlendi diye kendini anında başkalarının kollarına atabilcek kadar
sevgisi gibi kendiside basit mi? Basit diyorum çünkü sırf bir
anlaşmazlık yaşadılar diye anında Aspeni kafasından atan Prensten
hoşlanmaya başlayan yapıda bir kız. Büyük bir hayal kırıklığıdı benim
için. Bu kitabı okurken kızın 'Victoria Seaton' gibi bir tavır
takınmasını beklemiştim Prense karşı.. Ama çok şey beklemişim sanırım...
Aspen'e ne demeli hele? O hergele hiç bir şeyin farkında değil mi? İsterse Prens'in sevdiği kıza istediği herşeyi yapabilceğini bile bile orada kalmasına nasıl hala göz yumuyor? Neden geri dönmesi için yalvarmıyor? Neden bunu bir yarışa dönüştürüyor? Taa en başında yaptığı o aptallığa ne demeli! Ah aklım almıyor benim..
Kitap dediğinde
mantık aramayacaksın biliyorumda! Yine içinde biraz kurgu olsun ister
insan biraz dram olsun, aralarına biraz espiriler
serpiştirilsin... Biraz gizem olsun, merak uyandırıcı çekici bir yanı
olsun.. Sadece ilişkilerden ibaret olmasın... Kitabı elime aldığımda ben
kıran kırana bir mücadele olacak sandım... Aralarında bir rekabet
olacak bir yarış olacak sandım.. Oysa her şeyi en başından belli etti ki
yazar. Prens zaten en başından America'yı seçtiğini belli etmişken
mücadele olmasını nasıl beklersiniz ki?
Ahh her neyse.. Çok
uzattım fakat hayal kırıklığına uğradığım zaman çok taşlıyorum sanırım
kitapları ama elimde değil.. Bu kadar övgü alan kitap bu kitap mı diye
de şaşmadan edemiyorum elimde değil...
*İki puanıda seveni çok diye veriyorum. Ben beğenmedim ama beğenenler var. Demek ki benim göremediğim şeyleri görmüşlerdir diye düşünüyorum. Ama ben yerinizde olsam yinede çok şey beklemezdim kitabı okurken. Sonra umutlarınız, ikiz kulelerin yıkılması gibi yıkılmasın. :(
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder