Goodreads Puanı:
Orijinal Adı: The Highlander's Bride
Sayfa Sayısı: 290
Baskı Yılı: 2011
Çeviri: Ebru Maraşlı
Yayınevi: Koridor Yayıncılık
“SORUMLULUKLARINDAN ASLA VAZGEÇMEYEN
İskoçyalı Lord Conor McTiernay ebedi aşkın varlığına inanır ama kendisini unvanı ve toprakları için isteyen kadınlar, evliliğe sonsuza dek tövbe etmesine neden olmuştur.
Ve bir gün adamları kaybolmuş bir İngiliz kızı bulup onun huzuruna getirir. Üstü başı dağılmış ve kir içinde olsa bile Laurel Cordell bir peri kadar güzeldir. Gerçekte bir gönülçelen mi yoksa Conor’un uğruna tüm dünyayı feda edecek kadar çok seveceği bir kadın mı olduğunu ise zaman gösterecektir.
TUTKUYLA BAĞLANMAYA HAZIR
Laurel, İskoç Lordu’nun onu, zulmünden ancak kaçarak kurtulabildiği lorddan koruyacağına inanmıştır. Gri gözlerinin derinliklerinde hem bir savaşçı hem de tutkulu bir adam gördüğünü hissettiği ilk andan itibaren hem de. Onlar ihtiraslarını keşfederken, kapılıp gittikleri bu yeni aşk Laurel’in geçmişiyle tehdit edilir…
Bu sefer elime bir önce okuduğum kitaptan esinlenerek
İskoçyalı’nın Gelinini aldım. Kitabı ilk okurken ki düşüncem tam olarak
şuydu “Aman Allahım! Ben bu kadar ismi karıştırmadan nasıl aklımda
tutacağım!! Conor, Colin, Cole, Craig, Crevan, Conan ve Tanrı yardımcım olsun
ki Clyde! Sanırım unutmamak için bunları not almalıyım bir kenara.” Neyse ki
çok fazla adları geçmedi de rahatladım.
Kitap gerçekten çok güzeldi. Laurel harika bir kadın
karakterdi zaten. Her zaman böyle cesur ve zeki karakterleri okumaya
bayılıyorum. Kadınlar pasif olunca hiçbir anlamı kalmıyor sanki kitabın. Bana
göre, cesur ve zeki olmalılar, istedikleri şey için savaşmalı, erkeklerine
karşı istediklerini yaptırabilmek için de aşırı inatçı olmaları gerekir.
Onların inatçılığı olmazsa, erkeğin her dediğine boyun eğerse o zaman ne anlamı
kalıyor ki okumanın. Onları yola getirmelerini ve inatçılıklarından adamı
perişan etmelerine bayılıyorum. İşte o zaman zevki çıkıyor kitabın. Adamlar ne
yapacağını bilemez hala geliyorlar ve o dağ gibi yıkılmaz savaşçıların, bir
kadın karşısında ne yapacağını bilmez bir hale gelmesi gerçekten çok eğlenceli
olabiliyor. Laurel de tam istediklerimi verdi bana.
Conor’a gelince oda inatçı mı inatçı bir İskoç erkeği!
Terside beklenemezdi zaten değil mi? Kim İskoç erkekleri için uysallar diyebilirler
ki? Kitap boyunca Lauren ile tatlı tatlı tartışmalarını okumaktan büyük keyif
aldım. Her defasında Conor nasıl kendisinin kazandığını düşünse de alttan
alltan aslında Laurel’in kazandığını fark ediyor ama bir türlü kıza karşı
üstünlük sağlayamıyordu. Birde çok fazla korumacı ve biraz fazla sabırsızdı
sanki. Ama tüm bu özellikleri olmasa o zaman da Conor olmazdı değil mi? Birde o
sert görüntüsünün altında çok duygusal bir erkeğin gizli olduğunu keşfettiğimde
daha birçok sevdim. Kaç defa karısını kollarının arasına alıp ağladı. Onu
kaybetme korkusu hat safhadaydı hep. Sürekli olarak ya kaçtıysa, ya başına bir
şey geldiyse, ya kaybolduysa diye korkup durdu kitap boyunca. Eminim Laurel
izin vermiş olsaydı onu odasına seve seve kilitlerdi…
Sonuç olarak kitap tekrar okunacaklarımın listesine
girmiş bulunmakta. Bir gün canım sabırsız, âşık, sinirli ve her şeye rağmen
duygusal bir İskoç ve Laurel gibi inatçı, erkeğini hem tatlı diliyle hem de
zekâsıyla yola getiren bir kadını okumak istersem ilk seçeneklerimin arasında
İskoçyalı’nın Gelini olacak!=)
Sizde okumaya karar verdiyseniz kesinlikle, şu kitaba benziyor, bunun çakması gibi olmuş, hiç orijinal değil gibi yorumları dikkate almayın. Okuduğumuz her kitabın muhakkak bir bölümü başka bir kitaba benziyordur. Siz sadece kitaptan keyif almaya bakın ve kendinizi bu iskoç dünyasının sürükleyiciliğine bırakın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder