aşık bir adam sissoylu elantris kafes
"Dünyada sadece tek bir şey kötü yürekli bir insana karşı durabilir. O da başka bir insandır.
Ayıbımızda yatar şerefimiz. Sadece bizim ruhumuz, kötülüğe açık olan ruhumuz, onu yenmeye muktedirdir.

― Ursula K. Le Guin, En Uzak Sahil
shadow

Harry Potter ve Lanetli Çocuk - Jack Thorne & John Tiffany & J.K. Rowling

Kasım 12, 2016
Harry Potter ve Lanetli Çocuk
Harry Potter ve Lanetli Çocuk ile Harry Potter dünyasına bir kez daha ayak basabilmek, çocuğumun büyüdüğünü görmüşçesine gururlandırdığını söylemeden başlayamayacağım yazıma. Üstelik 5 gün sonra  “Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?” filmininde vizyona girecek olması tüm Harry Potter hücrelerimi harekete geçirdiğini, kitabı okurken yaşadığım heyecana katkıda bulunduğunu ve "Time Turner" kullanmışçasına beni bir 10 yıl geriye götürdüğü gerçeğini de es geçemem.

Yalnız Lanetli Çocuk'u okurken tüm hissettiklerimde bunlardan ibaret değil elbette. Okuduğuma hem pişman oldum hem olmadım. Harry Potter dünyasına tekrar bir şekilde de olsa ayak basabilmek çok duygulandırdı. Okurken zaman zaman gözyaşlarıma hakim olamadım. Fakat tiyatronun amacını da çözemedim. Harry Potter'ı tekrar diriltmek? Yoksa bu büyülü dünyaya "Sen okuyucuların istediği bir son vermedin J.K. Rowling." dercesine çeşitli düşüncelerdeki hayranların alternatif sonlarını yazarak kendini tatmin etmek mi? Metni yazıp bitirdikten sonra içinden "Gördün mü Rowling, istersen herkesi mutlu edebiliyormuşsun değil mi?" diye de geçirdin mi sevgili Thorne? Biz yanıt verelim. Hiç mutlu olmadık!

Bana kalırsa ikinci tahminim daha olası. Oldukça yetersiz, vasat, ve karakterlerle uyuşmayan bir kurgu içine çekiliyoruz Lanetli Çocuk'la. Üstelik Ölüm Yadigarları'yla verilen son bir kalemle silinerek yeniden yazılmış bir final bekliyor bizi. Tatmin etmeyen, o büyük devi öldüren, büyülü dünyanın gerçekliğini hiçe sayan bir final.

Basit bir fanficden öteye gidemeyen bu metin de J.K. Rowling'in adının geçmesine bile üzülüyorum. Başlarda metnin yazarının kendisi olmadığını okumuştum, sonra 3'lünün birlikte yazdığını okudum. Şimdi ise başa döndüm. Bu metin J.K. Rowling'e kesinlikle ait değil. Hikaye yazarı Jack Thorne.

Kurgu da karakterlerin yazarı da J.K. Rowling olmayınca bildiğimiz, tanıdığımız karakterlerin ötesine geçiyoruz. Bambaşka kişilerle karşımıza çıkılıyor. Ron, Ron olmaktan çıkmış; pasif, şaklabanlıktan başka bi işlevi olmayan yada yemekten, bir karaktere dönüşmüş. Üstelik Draco'ya "Uslandı bak annesi artık çok iyi bir çocuk o." der gibi rol biçilmesi! Hala J.K. Rowling'in çıldırıp "Benim çocuklarımı ne hallere soktun!" diye çemkirmemesine şaşırıyorum.

Yukarılarıda o bahsettiğim alternatif sonlara dair yazacaklarım bundan sonra spoilere girecektir. Eğer yazacaklarımı öğrenmek istemiyorsanız bundan sonrasını okumayın.
.
.
.
.
.
.
Hikayenin olay örgüsü zaman döndürücü etrafında geçiyor. Kırılma noktası da yine zaman döndürücü oluyor. Koskoca 7 kitapta ustaca işlenen ve kullanılan Zaman Döndürücü, Lanetli Çocuk'da çocuk oyuncağına dönüşerek tüm mantığın yok olmasına sebep oluyor. Hadi bir Zaman Döndürücü bulalım ve ölenleri diriltelim!

Albus Potter babasıyla arası hayli açık bir çocuk ve bir gece babasının Amos Diggory ile konuşmalarına kulak misafiri oluyor. Diggory, bakanlığın ele geçirdiği Zaman Döndürücü hakkında bir şeyler duyunca Harry'den oğlunu geri getirmesini istiyor. Harry reddediyor doğal olarak.

Albus ise babasının hatasını telafi etmeye istekli, tek arkadaşı Scorpius Malfoy ve kurgudaki en saçma yeni karakter Delphi ile bakanlıktan Zaman Döndürücüyü çalıyorlar.

Bununla birlikte alternatif sonlar doğmuş oluyor. Her bir sıçrayış da her bir müdahale de "Ölüm Yadigarları"nın finali de değişmiş oluyor. "Ya Cedric ölmeseydi, bizi nasıl bir son beklerdi? Ron ve Hermione evlenmeseydi, kim olurlardı? Voldemort dünyaya hüküm sürmüş olsaydı nasıl bir evrende yaşam sürdürmeye çalışırdık. Snape ölür müydü?" Sorularının cevaplarını okuyoruz bir nevi.

Harry Potter'ın sevdiğim yönlerinden biri de her karakterin kusurlu her finalin içinde bir miktar yenilmişlik barındırmasıydı. Safi zafer yazmadı hiçbir zaman Rowling. En önemli karakterlerinin ölümünü yazmaktan hiçbir zaman geri durmadı. Bu hikaye de ise tamamiyle zorlama kaçan, "Rowling onca karakteri öldürdü bari bende bir kişi öldüreyim de tamamen toz pembe bir hikayeden çıksın." maksadıyla yazılmış ufak bir ölüm sahnesi var.

Sonuç olarak beklediğime değen bir hikaye ile karşılaşmadım ne yazık ki. J.K. Rowling'in adının bu kadar kullanılarak sanki onunda kaleminden bir parça varmışçasına algı yaratılmasını da sevmedim. Okuyucuları tamamiyle kandırıp satış odaklı çalışılan bir tiyatro/basılı senaryo dan öteye gidemeyen bu fanfic baskısını, alıp okumanızı tavsiye etmiyorum açıkçası.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BLOG DESIGN BY KRİSTALKİTAP