Çocukların annesini, babanın eşini kaybedişini anlatıyor bize. Özlemlerini, hatırlamak için neler yaptıklarını, hislerini... Cenazeden sonra, evden elini eteğini çeken komşuların da gidişinden sonra son kez çalıyor kapıları. Baba kapıyı açtığında dev bir karga görüyor. Kocaman. Tüylü. Kanatları arasına alıyor babayı. Kucağına yatırıyor. Çok güzel anlatmıyor mu "yas"ı?! Geride kalanların yas süreci, kalabalık dağıldıktan sonra başlar. Tek başına kaldığında. O zaman boğar seni. Her yerine nüfuz eder. Aldığın nefes de yastır kapattığın gözlerinde önüne gelenler de... Karga metaforu da inceden inceden işlenmiş. İlk karşılaşmalarında babayı kucağına alacak kadar büyüktü karga. Bir ara fark ettirmeden omzuna konacak kadar küçüldü. Sonra ise ayrılık vakti geldiğinde karga çoktan gitmişti.
Ben çok sevdim. Çok! Başta da dediğim gibi mutlaka okuyun. Eminim ki sizler de seveceksiniz.
Kaderime boyun eğerek ve karımın ölmemiş olduğunu dileyerek arkama yaslandım. Koridorumda, devasa bir kuşun kucağında korku içinde yatmıyor olmayı diledim. Hayatımın en büyük trajedisi vuku bulurken aklımın buna takılmamış olmasını diledim. Gerçeklere dayanan özlemlerdi bunlar. Acıklı ve harikaydı. Zihnimde bir şeyler açıklığa kavuştu.
Merhaba Karga, dedim. Nihayet tanıştığımıza memnun oldum.
Max Porter, Tüylü Bir Şeydir Şu Yas adlı ilk kitabı ile dünya çapında edebiyat çevrelerinin ilgisini çekmiş; Uluslararası Dylan Thomas Prize Ödülü başta olmak üzere birçok edebiyat ödülünü kazanmıştır.
"İnanılmaz ve unutulmaz."
-The Times-
"Daha önce hiç böyle bir şey okumadım."
-Guardian Yılın Kitabı Ödülü-
"Bu yılın en hoş sürprizlerinden biri."
-Spectator Yılın Kitabı Ödülü-
"Göz alıcı bir okuma deneyimi."
-TLS-
"Öylesine iyi ki".
-Robert Macfarlane-
"Yürek parçalayan, derinlere işleyen bir kara mizah."
-Guardian-
"Şaşkınlığımı anlatmaya kelimeler yetmez. Sahiden ama sahiden dikkate şayan."
-Nathan Filer-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder