Uzun uzun yorum döşemeye hiç gerek yok valla. Canbaba’yı Ayyaş Buda ile tanıdım ve sevmiştim. Kitaba gözüm kapalı güvendim, yanılmadım. Bana göre akıcı bir anlatımı vardı. Elime aldığımın ertesi günü bitmişti bile. Hoş aynı gün içinde bile bitebilirdi iş güç olmasaydı. :) Konusuna detaylıca değinmeden kitabı şöyle bir anlatacak olursam: İslamiyet ve Yunan Mitolojisinden harmanlanmış öğelerle tanıdık dokular karşılıyor bizi kitapta. Tek bir yaratıcı ve onun yaratmış olduğu Tanrılar, muskalar, cinler, ney ile üflenerek dokunan tılsımlar ve daha neler neler.
Sıkmadan, tempoyü düşürmeden anlatıyor yazar. Zaman zaman geçmişe, Osmanlı dönemine gidip kitabın temelini oluşturan tılsımının yaratılışını okuyoruz, zaman zaman da günümüzde Fransız’ın tılsımın peşinde koşmasını. İlk kitap bitip de ikinciye geçtiğimiz de ise Kefenyırtan’ın artık sona ulaşmasının verdiği sabırsızlıkla muskanın süresinin dolması için Fransız ile giriştiği mücadeleyi okuyoruz.
Karanlık bir yönü olduğu kadar aydınlık bir tarafı da var kitabın.
Kitabı her açıdan sevdim ama en çok yazarın felsefesini sevdim: “İnsan kendi cehennemini kendi yaratır, yoktur cennet ya da cehennem.”
Sıkmadan, tempoyü düşürmeden anlatıyor yazar. Zaman zaman geçmişe, Osmanlı dönemine gidip kitabın temelini oluşturan tılsımının yaratılışını okuyoruz, zaman zaman da günümüzde Fransız’ın tılsımın peşinde koşmasını. İlk kitap bitip de ikinciye geçtiğimiz de ise Kefenyırtan’ın artık sona ulaşmasının verdiği sabırsızlıkla muskanın süresinin dolması için Fransız ile giriştiği mücadeleyi okuyoruz.
Karanlık bir yönü olduğu kadar aydınlık bir tarafı da var kitabın.
Kitabı her açıdan sevdim ama en çok yazarın felsefesini sevdim: “İnsan kendi cehennemini kendi yaratır, yoktur cennet ya da cehennem.”