Tür: Historical Romance
Goodreads Puanı: 3.96
Orijinal Adı: The Spy
Sayfa Sayısı: 454
Baskı Yılı: 2014
Çeviri: Burçak Soydan
Yayınevi: Epsilon Yayınları
James Cunnington'ın önünde acil bir görev vardı: Yalancılar Kulübünün kayıp şifre kırıcısı olan ve Napolyon'la işbirliği yaparak ihanet ettiğinden şüphelenilen adamın kızını bulmak zorundaydı. En büyük sorunuysa zamandı.
James, bakımını üstlendiği çocuğun yeni öğretmeninin bir şeyler sakladığına emin olmasına rağmen aramakta olduğu kadınla aynı evde yaşadığından tam anlamıyla habersizdi. Çaresiz ve açlıktan ölmek üzere olan Phillipa Atwater ise bilgili, genç öğretmen kılığına girmek için erkek kıyafetleri giymek zorundaydı. Neyse ki bu zeki ve rahatsız edici gizlilik, Fransız casuslar tarafından acımasızca kaçırılan babasını aramak için zaman kazanmasını sağlayacaktı.
Babasının emanet ettiği gizemli not defterini dikkatlice koruyan Phillipa, her yanı tehlikelerle dolu gibi hissediyordu. Yakışıklı yeni patronu James Cunnington'ın evinde bile güvende değildi. Phillipa, arzunun hedefe doğrultulmuş bir kurşun kadar ölümcül olabileceğini keşfetmek üzereydi.
Kaç gündür üst üste casus kitapları okuyunca insan rüyasında da casuslardan kaçabiliyormuş efendim. Kitapların seviyeleri gittikçe düşüp beni sıksada, gecem oldukça maceralı geçti. :D Bir önceki kitaba 4'mü versem 3'mü diye çok kararsız kalmıştım ama bu kitap 3'ten fazlasını hak etmiyor.
James en merak ettiğim karakterlerden biriydi ve kitabının da güzel olmasını istiyordum. Sayfaları ve paragrafları atlaya atlaya bitirdim kitabı. Yine temponun yükseldiği anlar oldu fakat yeterli değildi. Bir yükseldi bir düştü. Arada kalamadı bir türlü. Sanki kitabı iki kişi birden yazıyormuş gibiydi. Ya da... Temponun düştüğü yerler sadece kitap yazmak adına yazılmış da, tempo yükseldiği anda yazara ilham gelmiş gibi. Evet bu benzetme daha iyi oldu.
Yazarın favori casus işi kılık degiştirmek. Bir gözlük takıp, farklı kıyafetler giyince bir anda değişiveriyorsun. :) Ya da saçlar kesilince vs... Birde koskoca İngiltere'nin casusları hiç bir işe yaramıyor. Yani 3 kitaptır olayların kilit noktasını hep hatunlar buldu ve durumu kurtarmaya çalıştı. Gönlünü Kimseye Kaptırmayı okurken bu durumdan şikayetçi değildim. Ah ne güzel zeki bir kadın. Macera ruhlu diye sevinmiştim. Ama karakterler temcit pilavı gibi önüme sürüldükçe şikayetçi olmaya başladım. Kadın karakterlerde bir değişiklik yok. Hepsi aynı tarz. Hareketli, maceracı, zeki, lafını esirgemeyen tipler. Değişiklik sadece erkeklerde oluyor.
James'te çok, nasıl desem.... Anlamsız bir karakterdi. Duygusuzdu biraz. Birde kadın ruhundan hiç anlamıyor. Hatta tam bir odundu. James'ten daha fazla beklentim vardı. Ne yazık ki karşılayamadı. Asla Pişman Olmayla birlikte yazara karşı olan beklentimde düştü. Artık 4. kitabın en vasat kitap olacağını düşünüyorum. Eğer oldur da çıkarsa, market indirimlerinde veya ikinci ellerde denk gelmedikçe almayı da düşünmüyorum.
Ama bu birinci kitabı değil mi serinin? Siz diğerlerini de mi okudunuz? Kafam karıştııı. :/ Kitap biraz ilgimi çekti,teşekkürler. :)
YanıtlaSilHayır değil. Üzgünüm konu başlığında yanlış yazmışım. 3. kitabı bu. :)
Sil