Tür: Fantasy, Historical Fiction
Goodreads Puanı: 3.61
Orijinal Adı: The Moon and the Sun
Sayfa Sayısı: 544
Baskı Yılı: 2015
Çeviri: Aslı Genç
Yayınevi: İthaki Yayınları
Nebula En İyi Roman ÖdülüPublisher Weekly’nin En İyi Kitabı
“Gelmiş geçmiş en iyi alternatif tarih kitabı… zekice yazılmış göz alıcı bir roman.”–Ursula K. Le Guin
“Tarihi kurgunun büyüleyici bir parçası.”–Kirkus Reviews
“McIntyre’ın yaptığı en iyi şey. Bayıldım. Şahane bir kitap.”–Peter S. Beagle
New York Times’ın çok satan yazarı Vonda N. McIntyre “hem hayal gücü hem de yaratıcılıkla kutsandığını” bu nefes kesen romanıyla kanıtlıyor. Hem macera, hem mitoloji, hem de bilimkurgusal öğelerin eşsiz bir birleşimi olan kitap, Publishers Weekly’nin “müthiş bir alternatif tarih masalı” tanımını sonuna kadar hak ediyor.
2015 yılında gösterime girmesi beklenen kitabın film uyarlaması ise bir yıldızlar geçidi. Kral XIV. Louis rolündeki Pierce Brosnan’a Oscar ödüllü William Hurt ve Maze Runner serisinin genç ve güzel oyuncusu Kaya Scodelario eşlik ediyor. Denizkızı rolünde ise X-Men Days of Future Past’teki Blink rolüyle tanıdığımız Fan Bingbing karşımıza çıkıyor. Yapımcılığını Coraline’de de aynı görevi üstlenen Bill Mechanic’in yaptığı filmin yönetmen koltuğunda ise Soul Surfer’la başarılı bir işe imza atan Sean McNamara oturuyor
Fransa Kralı XIV. Louis ile birlikte kraliyet mensupları ve tüm Fransız halkı La Havre Limanı’nda büyük bir bekleyiş içindedir. Doğa filozofu Yves, Kralının emriyle açıldığı denizlerden dönüyordur ve gemisinde türüne ender rastlanan iki deniz canavarı vardır. Yves, ölü deniz canavarı üzerinde incelemeler yapacak ve canlı yakalanan diğer deniz canavarının Kral’a ölümsüzlüğü getirip getiremeyeceğini araştıracaktır. Canlı deniz canavarının kaderi, Yves’in kız kardeşi Marie-Josèphe’in onun bakıcılığını üstlenmesiyle değişir. Canavarın yalnızca Marie-Josèphe’in anladığı bir dilde şakıdığı hikâyeleri vardır. Aslında o bir canavar, bir deniz hayvanı değildir. Onun adı Şherzad’dır ve özgürlüğü Güneş Kral Louis ile Papa’nın ellerindedir. Marie-Josèphe, Şehrzad’ın hayatını kurtarmak için bu iki büyük güce karşı bir mücadele içinde bulur kendini. Bu mücadele artık sadece Şehrzad için değil; tutsak edilen tüm yaşamlar ve sessizliğin yakıştırıldığı tüm kadınlar içindir.
Hepimizin içindeki dürüstlüğün hassas bir incelemesi olan Ay ve Güneş şimdiden düşsel bir klasik olarak görülebilir.“Kadınların da ruhları vardır. Şherzad bir kadın. Onu öldürmek, ölümcül bir günah işlemek demektir.”
Deniz seferinden dönen Rahip Yves de la Croix'in gemisinde türleri tükenmekte olan ve zor bulunan iki deniz canavarı vardır. Ölü olan deniz canavarı Yves'in incelemelerini aydınlatması için diğer deniz canavarı ise Fransa Kralı XIV Louis içindir.
Yaşayan deniz canavarının bakımını Kralın yeğenine hizmet etmek için manastırdan ayrılan Yves'in kız kardeşi Marie-Josèphe üstlenmektedir. Marie-Josèphe dönemin kadınlarına göre çok daha zeki ve bilimden anlamasının yanı sıra araştırmalarda sürdürmektedir. Yazar Marie-Josèphe karakterini daha en başından ayırmış ona büyük bir güç vermiştir. Bilgi!
Marie-Josèphe deniz canavarıyla ilgilenirken gün geçtikçe aralarında bir bağ oluşmaya başlar. Deniz canavarı bir tek bu 'kara kadınına' güvenmektedir. Doğduğu sulara geri dönmek isteyen Şehrzad 'kara kadınından' yardım ister.
Kral XIV Louis ise deniz canavarlarının kendisine ölümsüzlük verebileceğine inanmaktadır. Ve rahibin araştırmalarını bu yönde ilerletmesini ister. Zira bu hayvanlarda kendisine ölümsüzlük bahşedebilecek bir organ varsa onu kullanmak pekâlâda hakkıdır. Çünkü Tanrı insanların hayvanları istedikleri gibi kullanmalarını emretmiştir. İnsanlardan da üstün olan birisi varsa oda şüphesiz Kraldır. Bu doğrultuda canlı deniz canavarı Kral için ölümsüzlüğün kapısını aralayan yaratıktan başka bir şey değildir.
Öte yandan deniz canavarının aslında konuşabilen, düşünebilen, anlayabilen ve ruhu olan bir kadın olduğunu öğrenen Marie-Josèphe ise Şehrzad'ı kurtarmak için planlar yapar. Kendisini inandırmak ve Kral'ın ruhunu korumak adına Şehrzad'dan hikâyeler anlatmasını ister.
Ay ve Güneş'te tüm bu hikâyenin yanında saray hayatına da yer veriyor yazar. Her ne kadar dönemi tüm ihtişamıyla aktarmış olsa da saray hayatı beni ufakta olsa hayal kırıklığına uğrattı. Bunun en büyük sebebi ise yazarın tarih atlamalarını aktarırken yetersiz kalmasıydı. Fazla yer verildiğini düşündüğüm saray hayatıyla konu uzatılmış ve asıl mesele için çok az bir alan bırakılmıştı kitapta.
Konuya girebilmek için 300 sayfa devirmeniz gerekiyor ki sonrası da kitabın heyecanıyla bir anda bitiveriyor. Benim için en güzel yerler, kitabın son sayfaları ve Marie-Josèphe ile Şehrzad arasındaki iletişimdi. Kont Lucien’i de unutmamak gerek. Şehrzad'ın hikâyesi Marie-Josèphe'i kendine çektikçe beni de büyüledi. Kont Lucien, Marie-Josèphe ve Şehrzad'ın verdikleri mücadele ve birbirlerine duydukları güven ve bağlılık beni resmen hikâyenin içine hapsetti.
Bu büyüleyici Tarihi Kurgunun tüm ihtişamıyla beyaz perdeye aktarılacak olması da beni ayrı mutlu ediyor. Kitabı, film çıkmadan önce herkesin okumasını tavsiye ederim. Böylece filmde kesilecek olan sahnelerden de mahrum kalmamış olursunuz. Mesela Kont Lucien gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder