Goodreads Puanı:
Orijinal Adı: Bloodlines
Sayfa Sayısı: 450
Baskı Yılı: 2011
Çeviri: Yeliz Üslü
Yayınevi: Artemis Yayınları
Sydney'in en son isteyeceği şey, vampirlerle arkadaşlık etmekle suçlanmak. Ve şimdi bir vampirle aynı odada!
"Sydney'e yeniden dövme yap," dedi Stanton kararlı bir sesle. "Zoe konusunda kararımız belli değil, ona şimdiden dövme yapmayalım."
Gözlerim kardeşimin lekesiz ve solgun yanaklarına kaydı. Evet.
Orada bir zambak olmadıkça özgürdü. Dövme teninize bir kez işlendi mi, dönüşü yoktu. Artık Simyacılara aitsiniz demekti
Benzersiz ve baş döndürücü... Okurlar uzun süre bu serinin etkisinden kurtulamayacak."
Bu kitabı çok daha öncelerde elime bi kaç kere alıp geri
bırakmıştım. Sebebi de Sydney’i Vampir Akademisinden sevmememdi. Daha sonra
boşlukta kalıp en azında kitapta Adrian var, o esprileri ve umarsızlığıyla
kitaba neşe katar dedim ve okumaya başlamıştım. Sonuç tabi ikinci kitabı yana
yakıla aramak olmuştu. Şimdi elimde 3. Kitapları var ama diğer 2 kitabı okuyalı
baya olduğu için başa sarıp tekrardan okuyorum. Küçük bir hatırlatma olsun
diye. Buda bana yorum yapma şansı veriyor. Çok uzatmadan kitaba dönecek
olursak...
Sydney’i neden sevmiyormuşum bilemiyorum. Aslında harika bir kızmış ki onu da kitabı okuduktan sonra anlayabildim. Biraz içine kapanık bir kız ama kendini sürekli geri plana atan kızlardan değil. Sadece gereksiz yere sohbetler yapmak, yığınla yapılması gereken işler varken vaktini eğlenceye ayırmak ona göre değil. Tam bir sorumluluk abidesi yani Adrian’ın tam tersi. Zıt karakterlerin her zaman birbirlerini çektiklerinden bahsetmiş miydim daha önce? Evet sanırım öyle bir şeyler gevelemiştim. Bu ikilide harika oluyor işte o yüzden. Birbirlerini tamamlıyorlar. Adrian işin eğlence kısmıyla ilgilenirken Sydney’de sorumluluğu üstleniyor. Adrian işleri batırırken –her zaman ki gibi- Sydney’de toparlıyor. Ama her şeyden önemlisi herkesin Adrian’ı gördüğü gibi görmüyor Sydney.
Vampir akademisinde Adrian’ı herkes sorumsuz, güvenilmez,
sadece eğlence düşkünü, gününü içki ve sigarayla geçiren, ezik bir tip olarak
görüyorlardı. Kimse ona hiçbir konuda güvenmiyordu. “Adrian mı, hah o hiçbir haltı
beceremez ki” gözüyle bakılan bir tipti. O yüzden her ne kadar Dimitri yandaşı
olsam da yazarın Adrian’ı ezip geçmesine hep içerlemiş ve onu da mutlu
edebilseydi keşke diye içimden geçirmiştim. Sanırım o zamanlar ki dualarım
kabul olmuş.
Serinin ilk kitabında hala kendine güvensiz, kendine acıyan
bir tiple karşımıza çıkıyor. Onun içinde ki cevheri gören yalnızca Sydney. Sırf
bunun için bile sevebilirim şu kızı! Kendisini toparlamasını sağlıyor, ona
güvendiğini, inandığını söylüyor. Hatta zeki olduğunu ve isterse yapamayacağı
hiç bir şey olmadığını söylüyor. Sanırım Adrian ilk defa birinden böyle iltifatlar
alıyor ki gururu okşanıyor ve Sydney için kendisini kanıtlamaya çabalarına
giriyor.
Kitapta herkesin sabırsızlıkla beklediği Sydney&Adrian
aşkı yok şimdilik. Ufak ufak etkilenmeler var Sydney taraflarında, Adrian ise
kitabın sonlarına doğru bir çekim hissediyor. Ufak ama tatlı bir şey kesinlikle!
:) Direkt aşk olmaması çok iyi olmuş en sevdiğim yönlerden bir diğeri de bu oldu
kitapta. Çünkü Son Fedakarlıkta Adrian’ı aşk acısı çekerken bırakmıştık. Şimdi
de öyle pat diye damdan düşer gibi aşık olmuş olsaydı sanırım her okuyucuya
sahte gelirdi. Hala arada bir Rose’u özlemiyor değil. Ondan arada çok nadir
bahsediyor ama ruh halinden de ne kadar acı çektiğini hala onu özlediğini ama
aynı zamanda da ona kızgın olduğunu kendini toparlamaya çalıştığını
görebilirsiniz.
Bu kadar duygusallık yeter. Öyle bir bahsediyorum ki kitabın
başından sonuna kadar sanırsınız aşk acısı içinde kedere boğulmuş bir Adrian
var karşımızda. Tabii kesinlikle öyle değil. Her zaman ki gibi çok eğlenceli,
esprili ve komik. Beni en çok güldürdüğü sahne hayalinde ki dövme oldu.
“Etrafında alevler çıkan bir motosikletin üzerinde bir iskelet çizebilir misin? İskeletin başında da bir korsan şapkası olsun istiyorum. Ya da belki Ninja iskelet bir papağan? Hayır, bu çok fazla olur. Ama motosikletteki iskelet yıldızlar atan bir ninjaya ateş etse çok süper olur. Ninja da aleverin arasında olacak tabii.” derken onu okumalısınız. Kahkahalar atacağınıza eminim. ;)
“Etrafında alevler çıkan bir motosikletin üzerinde bir iskelet çizebilir misin? İskeletin başında da bir korsan şapkası olsun istiyorum. Ya da belki Ninja iskelet bir papağan? Hayır, bu çok fazla olur. Ama motosikletteki iskelet yıldızlar atan bir ninjaya ateş etse çok süper olur. Ninja da aleverin arasında olacak tabii.” derken onu okumalısınız. Kahkahalar atacağınıza eminim. ;)
Yine çok uzattım. Hiçbir zaman kısa bir yorum yazamayacağım
sanırım. Uzattıkça uzatıyorum yazarken. Bazen konu dışına bile çıkıyorum sanki.
Her neyse kitap muhteşemdi. Çok tatlıydı. Adrian için okumaya değer bir kitap.
Bir an önce ikinci kitabı tekrar edip Mavi büyüyü okumak için
sabırsızlanıyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder