Paulo Coelho'nun eseri ise Mata Hari ve avukatı arasındaki görüşmelerden yola çıkılarak yazılmış bir kurgu.
İlk 50-60 sayfası hızlıca akıp gitti. Sonrasında ise okurken yavaşlamaya ve biraz biraz sıkılmaya başladım. Sebebi, kadın karakterin güzelliğine, şöhretine, gücüne fazla düşkün çizilmesiydi. Gerçek Mata Hari bu muydu da bu denli sığ bir karakter çizildi bilgim yok maalesef. Lakin karakterdeki sığlığın bir okur olarak gözüme fazlaca sokulması bir yerden sonra bıkkınlık getirdi.
Haliyle hikayenin içine girip şöyle etraflıca gezip tozamadım. Tadına varamadım. Çok keyif alamadım. Kurgunun dışında tutulduğum için olsa gerek kitabı kapattıktan sonra zihnimde iz bırakacak kırıntılar da kalmadı geride.
Yazar, Casus kitabıyla bana bir şeyler veremedi. Kendimi okurken sabırsız da hissedemedim, heyecanlı da. Belki de yazarla tanışmak için iyi bir kitap değildi. Ne çok iyiydi ne de çok kötü. Düşünüyorum da bu kurguyu Paulo Coelho yerine bir başkası yazmış olsaydı unutulup gidecek kitaplar arasında yerini alırdı muhtemelen.
Yanlış devirde doğmuş bir kadınım ben, hiçbir şey düzeltemez bunu. Gelecekte hatırlanacak mıyım, bilmiyorum ama şayet hatırlanırsam mağdur bir kadın olarak değil, cesur adımlar atmış ve ödemesi gereken bedeli korkmadan ödemiş biri olarak görülmek istiyorum.
Mata Hari’nin tek suçu özgür bir kadın olmaktı: Sınırlar ve sınırlamalarla dolu bir dünyada kaderine boyun eğmeyen bir kadın...
Paulo Coelho, 20. yüzyıl başında casuslukla suçlanarak idama mahkûm edilen Mata Hari ile avukatı arasındaki yazışmalardan yola çıkarak kurguladığı Casus’ta bu olağanüstü kişiliği bir roman kahramanına dönüştürerek hayatın ve aşkın gizemlerini sorguluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder