Goodreads Puanı:
Orijinal Adı: Where the Heart Leads
Sayfa Sayısı: 471
Baskı Yılı: 2009
Çeviri: Sevinç Yana
Yayınevi: Epsilon Yayınları
TUTKUNUN İÇİNDEN ÇIKILMASI GÜÇ MUAMMASI:
AŞK TÜM FİKİRLERİNİZİ DEĞİŞTİRMENİZE SEBEP OLABİLİR Mİ?
İRADENİZİ AŞKINIZA TESLİM EDER MİSİNİZ?
PEKİ YA KADER KAPINIZI GÜNAHLARLA ÇALARSA?
Daha da yakınlaşmaları kaderin bir buyruğuydu…
Öpüşmeleri sadece birkaç dakika içinde bariz bir kışkırtmanın ahlaksız düellosuna, kimin kimde daha fazla tutku uyandıracağına dair bir yarışa dönüşmüştü. Barnaby, kuşkusuz Penelope’den çok daha tecrübeliydi ancak genç kadında da şevk, heves ve yenilmeyeceğine dair -her masumda olduğu gibi- müthiş bir inanç vardı.
Bu, sadece fiziksel bir duygu değildi. Barnaby aynı zamanda paylaştıkları sevinç ve lekesiz zevkin, bütün hayatı boyunca, bilmeden peşinde gezdiği olası bütün hazlardan daha rafine ve daha güzel olduğunu, hepsinden üstün geldiğini de biliyordu.
Genç kadına daha sıkı sarıldı. Onu bulmuştu bir kere, asla bırakmayacaktı.
O, hayat yapbozundaki eksik parçaydı; Barnaby eksik parçayı da bulduğuna göre bundan böyle hayatı uyumlu bir bütünlüğe kavuşacaktı.
Artık Penelope’siz bir hayat tasavvur edemiyordu. Böyle bir olasılık yoktu.
İşte bu yüzden ânın gerektirdiği ahlaksız ve sınırsız gerekliliğe itaat ediyordu. Sanki Penelope tek kurtarıcısı, arzularını söndürecek tek tatmış gibi...
Kitabın konusu çok hoş
fakat yinede elimde süründü resmen bu kitap tam 1 hafta da bitti. Yazarın
dilini beğenmedim. Artık çeviriden mi kaynaklı yazarın uslubumu bu şekilde
bilemiyorum ama akıcı değildi. Cümleleri gereksiz yere uzatılmış, gereksiz
süslemeler yapılmıştı. Buda biraz anlam karmaşası yaratmış. Ayrıca geçişleri de
anlaşılmıyordu. Penelope'yi okurken bir anda bakmışsınız ki yazar Barnaby'e
geçmiş ve bahsedilen düşünceler Penelope'nin değil Barnaby'ninmiş. Hal böyle
olunca o paragrafı tekrar tekrar okuyorsunuz. Elimde bu kadar sürünmesinin
nedenlerinden biride bu.
Kitabın karakterleri
biraz alışılmışın dışında. Penelope bildiğimiz leydilerden değil. Aşk, sevgi,
evlilik, çocuklar ve bir koca hayali bizim kızımıza ters. Bu tarz şeyler anca
onun özgürlüğünü kısıtlamaktan başka bir getirisi yok onun için. O yüzden
dişini tırnağına takıp evlilikten olabildiğince uzak durmak için çabalıyor.
Taliblerini saygısızca geri çeviriyor. Davetlere gözlükler ile katılıyor.
Kimseyle dans etmiyor. Evlilik denilince resmen tüyleri diken diken oluyor. Şu
okumaya çok alıştığımız çapkın centilmenlerin sloganı olan 'asla evlenmem,
evlilik bana göre değil' cümlelerini bu kez leydimiz benimsemiş görünüyor. Tabi
taa ki Barnaby ile tanışana kadar.. :)
Barnaby ise bu kez
evlilik fikrine karşı değil. Aksine sıcak bakıyor. Ama aşık olup evlenmek,
yapmış olduğu iş gereği karısının onu hor görmemesini, zeki olmasını ve onu
takdir etmesini istiyor. Beyimizde bu zamana kadar gönlünü bu şekilde kimseye
kaptıramayınca ve karşısına çıkan her kadın onun için yeteri kadar zeki
olmayınca evlenemeyeceğini düşünüyor. Ve karşısına Penelope çıkınca da can
simidine sarılmış gibi onu asla bırakmamaya karar deriyor. Ama zor olan kısım
Penelope'yi buna nasıl ikna edeceği..
Kızımız, Kimsesizler
Yurdunun yöneticisi. Yetim kalan 4 çocuğu almak için gittiğinde çocuklarının
ondan önce başkaları tarafından götürüldüğünü öğrendiğinde kaçırıldıklarına
karar veriyor. Tek başına bu işin altından kalkamayacağı gibi, Polis
teşkilatının da elini yetim kalan 4 çocuk için hayatta kıpırdatmayacağını adı
gibi biliyor. Bu yüzden soluğu zaman zaman Polis teşkilatı için görevler alan
Barnaby'nin yanında alıyor. Olaylar da işte burda başlıyor...
Barnaby Penelope'nin
pat diye evlenme teklifini kabul etmeyeceğini hatta kendisinden olabildiğince
uzağa kaçacağını onu tanıdıkça anlıyor. Ve onun hakkında öğrendiği bir diğer
şey ise Penelope'nin bilgiye olan açlığı ve merakı. Barnaby'de bunu ona karşı
kullanıyor. Onu yavaş yavaş baştan çıkartıyor. Daha fazlasını merak etmesini ve
daha fazlası için Barnaby'e gelmesini umuyor. Aynı zamanda Penelope'nin
özgürlüğe olan düşkünlüğünü de bildiğinden, onu hiç bir şekilde kısıtlamıyor,
yürütmüş oldukları davada gidilmesi gereken her yere onu götürüp edindiği
bilgileri harfi harfine ona anlatıyor. Bu şekilde alttan alttan kıza 'senin
özgürlüğünü kısıtlamam, bak birbirimizle ne kadar uyum içindeyiz, birbirimizi
resmen tamamlıyoruz' mesajları veriyor.
Yani aslında
eğlenceli bir kitaptı. Ama keşke diyorum işte yazarın dili daha sade olsaymış.
O zaman favori kitaplarım arasında yerini alırdı kesin. Yinede okumak için
zaman ayırmaya değer diye düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder